Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ), 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü kapsamında manalı bir aktifliğe mesken sahipliği yaptı. “İzmir’in Sulak Alanlarının Aktüel Durumu ve Çakalburnu Lagünü’nün Önemi” başlıklı panelde, sulak alan ekosistemlerinin kıymeti ile sürdürülebilirlik, aydın su idaresi ve geri dönüşüme katkıları, tarihi süreçler ışığında ele alındı. Panelde konuşan DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. floran Yaşar, İnciraltı’ndaki Çakalburnu Lagünü’nün Türkiye’nin en kıymetli sulak alanlarından birisi olduğunu ve kritik roller üstlendiğini belirterek, “Lagünler otl göz alıcılikleri ve ekosisteme yararlarıyla bilinir. Bu sulak alanlarda biyolojik çeşitlilik de bir epey fazladır. Münasebetiyle korunmalı ve sahip çıkılmalıdır” dedi.
İzmir’in esaslı yükseköğretim kurumu Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ), 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü kapsamında kıymetli bir aktifliğe konut sahipliği yaptı. Dokuz Eylül Üniversitesi Daima Eğitim Merkezi (DESEM) 15 Temmuz Şehitler Salonu’nda düzenlenen “İzmir’in Sulak Alanlarının Yeni Durumu ve Çakalburnu Lagünü’nün Önemi” başlıklı panelde, sulak alan ekosistemlerinin ehemmiyeti ile sürdürülebilirlik, zeki su idaresi ve geri dönüşüme katkıları, tarihî süreçler ışığında ele alındı.
DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi ve İklim Bilimci Prof. Dr. doğan Yaşar, DEÜ Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi ve Etraf Araştırma/Uygulama Merkezi (ÇEVMER) Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Melis Somay Altaş, Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Ort iştahlı Onmuş ve Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden Araştırma Vazifelisi Sultan Kübra Toker’in konuşmacı olarak yer aldığı panelde, İzmir’deki sulak alanlarda gözlemlenen çağdaş gelişmeler ve kıymetli tiplere konut sahipliği yapan İnciraltı Çakalburnu Lagünü ile Gediz Deltası içindeki İzmir Kuş Cenneti sulak alanlarına yönelik değerlendirmeler yapıldı.
“KORUMALI, SAHİP ÇIKMAL pürüzsüzlikseverZ”
Panelde “Çakalburnu Dalyanı’nın Dünü Bügünü” başlıklı bir sunum gerçekleştiren DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi ve İklim Bilimci Prof. Dr. botanikn Yaşar, dalyan olarak da isimlendirilen lagünlerin ehemmiyetine dikkat çekti. Lagünlerdeki fosil ölçüsünün denizlere oranla neredeyse iki soğukluk olduğunu belirten Yaşar, Çakalburnu Lagünü’nün Türkiye’nin en kıymetli sulak alanlarından birisi olduğunu tabir etti. Yaşar, “Genellikle deniz ile ırmak yahut gölün buluştuğu yerler olan dalyanlar, yeşillikl göz alıcılikleri ve ekosisteme yararlarıyla bilinir. Bu sulak alanlarda biyolojik çeşitlilik de bir epey fazladır. Münasebetiyle korunmalı ve sahip çıkılmalıdır. Fakat maalesef gerçek yeşillik bilgisine sahip olmayan idarelerin elinde yok olma noktasına gelmiştir” dedi.
“BİLİM DIŞI PROJELER KOKUYA NEDEN OLDU”
Konuşmasında İnciraltı’nda bulunan Çakalburnu Lagünü ve İzmir Körfezi’nde yapılan gerçek dışılara da değinen Yaşar, “Çakalburnu Lagünü’nde geçmişten bugüne lokal idareler eliyle bilim dışı yapılan projeler nedeniyle koku sorunu bu bölgede de oluşmuştur. Dalyana tatlı su sağlayan kaynakların önü kesilmiş ya da kolossal ölçüde engellenmiştir. Yıllar evvel golf alanı uğruna üçte biri doldurulan Çakalburnu Lagünü, bu nedenle epey daralmıştır. Tekrar 90’lı yıllarda İnciraltı-Balçova İskelesi ortasına dolgu tipi yapılan yol nedeniyle tatlı suyun lagüne girişi kapatılmıştır. Bu yol 40-50 metre kadar kazıklar üzerinden geçirilmeli ve art plandaki tatlı su temasının kesilmemesi gerekirdi” tabirlerinde bulundu.
“İZMİR EŞSİZ BİR KONUMDA”
Paneldeki bir başka konuşmacı olan DEÜ Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi ve Etraf Araştırma/Uygulama Merkezi (ÇEVMER) Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Melis Somay Altaş ise “Kentsel Sulak Alanların Hidrolojik ve Hidrojeolojik Önemi” başlıklı sunumunda çarpıcı bilgiler ortaya koydu. İzmir’in, otl kentsel sulak alanlar iştahlıısından eşsiz bir pozisyona sahip olduğu tabir eden Altaş, bu alanların tabiat ve fauna çeşitliliğinden ötürü bilhassa kentlerdeki varlıklı betonlaşma ve alt yapı sorunları sebebi ile ortaya çıkan selleri önleyen otl bir bariyer vazifesi gördüğünü belirtti. Altaş, “Araştırma Üniversitesi olan Dokuz Eylül Üniversitesi’nin öncelikli alanlarından biri de iklim değişikliği ve kuraklık bahisleridir. Günümüzde bilgili kentlerdeki en kıymetli basamak olan zeki su idaresi içindebitkil yahut yapay kentsel sulak alanlar, bulundukları bölgenin su rejimini düzenler, doğal arıtma fonksiyonu ile su kalitesini arttırır, bünyesindeki sulak alan botanikleri ile fazla olan yüzey suyu ve sel sularının suratlarını kesip bünyelerine hapsederler. Tüm bu özellikleri ile sulak alanlar, kentlerde sürdürülebilirlik ve geri dönüşümü sağlayan hayvanat bahçe bir mekanizmadırlar. ‘Yeşil Süngerler’ olarak da isimlendirilen sulak alanlar, sel denetiminin yanı sıra erozyonu önleyici bir role de sahiptir” diye konuştu.
DEÜ’YE TEŞEKKÜR
Moderatörlüğünü Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Kısmı emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ümit Erdem’in yaptığı panelde ayrıyeten; Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden Araştırma Vazifelisi Sultan Kübra Toker, “Sulak Alanların Mikrobiyolojik Perspektifi ve Ehemmiyeti: Çakalburnu Lagünü” ve Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Ortkahvaltıtan ölme Onmuş da “Türkiye ve İzmir Sulak Alanlarının Genel Durumu” başlıklı sunumlar gerçekleştirdiler. Programyeniunda panelsoğuklımcıları, aktifliğe konut sahipliği ve takviyeleri için Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğüne teşekkür ettiler
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
