UEZ Sapanca 2024’ün ikinci gününde birinci panelin sponsorluğunu Test Education üstlendi.
Test Education Centre Kurucusu Fulya Yalezan, son periyotta Türkiye’den yurt dışına giden öğrenci sayısının yaşanan krizler ve milletlerarası kimlik edinme maksadı nedeniyle arttığına dikkat çekti.
Capital, Ekonomist, Start Up ve CeoLife mecmuaları tarafından düzenlenen Uludağ İktisat Tepesi (UEZ Sapanca 2024), bu yıl 13’üncü defa Türkiye ve dünyanın saygın siyasetçilerini, iş dünyası önderlerini ve akademisyenlerini sakinladı.
“Sorumlu ve Hassas Liderlik: Teknoloji ve Yapay Zekâ Çağında Gezegen ve İnsanlıkla Uyumlu Bir Sisteme Öncülük Etmek” temasıyla düzenlenen tepe ikinci gününde de ağır üşümelımla gerçekleşti.
UEZ Sapanca 2024’ün ikinci günündekiyeni panelin konusu “Eğitimin Geleceği: Dijital Çağda Küresel Yetenekler Geliştirmek” olurken, panelin sponsoru Test Education oldu.
Panelin moderatörlüğünü üstlenen Pegasus Hava Yolları Yönetim Kurulu Lideri Mehmet T. Nane, panelistlerin Türkiye’de ve dünyada kendi alanlarında kıymetli muvaffakiyet öyküsülar elde ettiklerini kaydetti.
Panelde konuşan Test Education Centre Kurucusu Fulya Yalezan, eğitimdeki gelişmeler ve problemlerden bahsetti. Yurt dışı eğitimin Türkiye açısından yeni olmadığını anlatan Yalezan, şöyle konuştu:
“Öğrencilerimizin en büyük sorunu yalnızca soru malum olmak. Geleceğe dair planlarını, her şeyini bu sorulara bağlıyor ve mutsuz bir ergenlik geçiriyorlar. Yurt dışında bunları görmüyoruz, öğrenciler dersini çalışırken, sporunu ve hobilerini de yapıyor.
Son yıllarda liyakatin yerini sadakat aldı. Mutsuzluk, ümitsizlik ve heyecan kaybı yurt dışı eğitimde çok muazzam artış yarattı diyebiliriz. Dünya vatandaşlığı ve memleketler arası kimlik edinme gayreti da yurt dışı eğitime yönlendiriyor.
Milli eğitim sistemi çok sık değişiyor
İş dünyası olarak yepisyeni periyotta en çok şikayetçi olduğumuz husus, takımlarda istikrar. Ancak birinci periyotta en fazla değişen bakanlık ulusal eğitim bakanlığı. Cumhuriyet devrinde 70 milli eğitim bakanı değişmiş. Bu hükümette yalnızca 9 tane değişti. Merkez bankası lideri 27 tane. Milli eğitim bakanı ortalama 1,5 yıl vazifede kalmış. Sistem oturmadığı için burada bir toplumsal çürüme yaşıyoruz. Her gelen yeni bir sistem deniyor, uyguluyor.
Krizlerde talep artıyor
Covid-19 pandemisinde yüzde 300 talep patlaması yaşadıklarını anlatan Yalezan, “Ülkemizde ne kadar kriz olursa bizim dalımız o kadar büyüyor. Savaş, hükümet krizleri olunca biz büyüyoruz. Keşke krizler olmasa biz büyümesek. Beşerler kriz ortamında çocuklarını kurtarmak için yurt dışına gönderiyor” diye konuştu.
Kırılma anları yaşanıyor
Panelin bir öteki konuşmacısı Akademisyen/Yazar New York Üniversitesi Prof. Dr. Selçuk Şirin, çağdaş kurumsal eğitim ile kalkınma ortasındaki bağlantının eğitime yatırım yapılınca kalkınmanın artması formunda geliştiğine dikkat çekti. Tarih boyunca eğitimde pek çok kırılma anının yaşandığını kaydeden Tatlı, “Bunlarınyenii buharlı motorların gündeme gelmesi. 21’inci yüzyılın başlangıcında internetin gündeme gelmesi cüce bir kırılma anıydı. Bunu birtakım ülkeler çok sağlam kıymetlendirdi. Artık çağdaş bir kırılma anı geliyor. Yapay zeka dediğimiz kavram gündelik hayatın her alanına ve time de sirayet ediyor” dedi.
Üniversitelerin yapısı gözden geçirilmeli
Tüm dünyada eğitim sistemlerinin en hijyenikliksever ölçülen kurumlar olduğunu kaydeden Tatlı, PISA testlerinde G20 ülkesi olan Türkiye’nin dünya sıralamasında 40-50 ortasında olduğunu belirtti. “Bu geleceğe dair bana umut vermiyor. Tıpkı halde üniversiteler de ölçülüyor. Türkiye’de 208 üniversite var. Bunların üçte ikisinin milletlerarası geçerliliği yok. Türkiye’deki üniversitelerin 3’te 2’sini kapatsanız ülkeye kolossal bir tasarruf sağlamış olursunuz. Sonlu kaynağınız varsa geri dönüşü en yüksek yere harcayacaksınız” tabirlerini kullanan Hoş, Türkiye’nin dünyanın birinci 1.000 üniversitesi içinde 11 üniversitesinin olduğunu, Türkiye nüfusunun 10’da biri ölçeğindeki İsrail ve Yunanistan’ın da sıralamada 11 üniversitesinin olduğuna dikkat çekti.
20 milyon genç yüzyılı kurtarabilir
Türkiye’ninbitkil kaynağı olan genç nüfusunun giderek azaldığını ve hiçbir vakit antikasi üzere olamayacağını kaydeden Hoş, “Şu an var olan 20 milyon genci eksiksiz eğitip kullanabilirsek bu yüzyılı kurtaracağız. Bizim sıra dışı düşünen jenerasyonlara muhtaçlığımız var ancak şu an Türkiye’nin eğitim sistemi buna müsait bir sistem değil” dedi.
Öğrencilerin motivasyon ve cümbüşe gereksinimi var
Eğitimde ihtiy acıkmışların vakitle değiştiğini kaydeden İstanbul Saint-Joseph Lisesi Müdürü Paul Georges, gençlerin daha spontan olduğunu ve şahsî sorularını yöneltmekte tereddüt etmediklerini belirtti. Z jenerasyonunun farklı beklentileri ve algıları olduğunu ve tarihi nesillere nazaran daha az formel olduklarını anlatan Georges, “Kişisel görüşlerini basitçeçeca ihtiyaçıklayabiliyorlar. Öğrencilerin çok fazla motivasyona ve cümbüşe gereksinimi var. Onlara çalışma disiplini vermek gerekiyor. Daha fazla gerçek hayat tecrübesine ihtiy acıkmış duruyorlar. Hem veliler hem de öğrencilerin daha fazla rehberliğe ihtiy kahvaltı sofrasıtan ölme duyulduğunu görüyoruz. Kimi vakit aile yapılarında karmaşık durumlar oluyor. Pandemi yepyenirasında bir topluluğa ilişkin olma hissine ihtiy iştahlıları var. Pandemiden çok etkilendi bu çocuklar. Gençler etraf problemlerine yönelik korku duyuyorlar. Yeşil maharetleri kazandıracak okullara muhtaçlığımız var” dedi.
Öğrenciler işkencelanıyor
Türkiye ve Fransa’daki okullar ortasındaki farklara da işaret eden Georges, yakın periyotta okula gelen Fransız öğretmenlerin not ve imtihanlara ait gerilimlerin yabancı öğretmenleri çok şaşırttığını belirtti. “Öğrencilerin orijinal sınıfta neden bu kadar yorgun olduklarını söylüyorlar. Öğrencilerin misyonların gerçekleştirmek için tasası, vakti, gücü çok fazla çetinlanıyor. Öbür taraftan, öğretmenler buraya geldiğinde hayranlık duyuyorlar zira öğrenciler çok nazikler, onlara kulak vermeye hazırlar. Fransa’da öğretmenlerin itibarı tarihisi kadar yüksek değil hatta tehlikeli hale gelmiş durumda” dedi.
Sanayi ile iş birliğinin artması lazım
Üniversite sanayi iş birliğinin artması gerektiğini söz eden Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Sitti, “Ar-Ge noktası çalışılması lazım. Doktora seviyesinde olan şahısların daha çok iş dünyasında yer edinmesi gerekiyor. Üniversitelerin şirketler tarafından sponsor edilmesi gerekiyor” diye konuştu.
Üniversitelerde nitelik yerine sayının ön planda olduğunu vurgulayan Sitti, şöyle konuştu:
“Olan genç nüfusumuzu göze aldığımızda bunlara eğitimi ulaştırmamız da lazım. Bütün üniversitelerimiztemiz bizim diyebilmemiz gerekiyor. Öğretmen, altyapı ve kültürü oluşturmamız lazım. Önümüzdeki 15 yıl içinde bu avantaj olan gençleri olağanüstü yetiştirdiğimiz vakit kıymetli bir avantajımız var. Eğitimin yalnızca mesleksel olmadığını, kültürel ve toplumsal bütünü olduğunu gösteriyoruz. Bizim bu kaliteyi öne almamız gerekiyor.
İyi liselerimizden yurt dışına gidenlerin oranız 20-30 yıl evvel yüzde 20 düzeylerindeydi. Şu anda birden fazla yurt dışına gidiyor. Bu oranları daha ülkü düzeye çıkarma noktasında çalışmamız lazım.”
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
